Bu yazı kafası karışık bir annenin kaleminden dökülenler. Belki yazıya dökersem çelişkilerim daha anlaşılır olur, kafamda dolaşıp duran fikirler ete kemiğe bürünür diye yazasım var.
Sanmıyorum ki annelerimiz bizim gibi uzun uzun düşünmüş olsunlar bize karşı nasıl davranacaklarını. Kendi annemin penceresinden bakacak olursam buna zamanı da yoktu. Pek çok sorumluluk içindeki küçük bir ayrıntıydım sadece. Yaşam, doğallığında gidiyordu. Şimdiki doğal ebeveynlik kavramı düşünülmeden yaşanıyordu işte.
Ama biz artık farklı bir nesiliz. Çocuklarımız hayatımızın merkezinde. Doğal olmaya çalışmak bile, doğal olmadığımızın kanıtı bence. Çocuğumuz, yemek yemediğinde buna aldırmadığımız hissi uyandırmakla, gerçekten aldırmamak arasındaki farkı anlayacak kadar zeki. Ve biz sürekli okuyoruz. Ancak öyle bir an geliyor ki kafamız karışıyor. Doğru bildiğimiz şeylerle aslında çocuklarımıza istemeden zarar verdiğimizi öğreniyoruz. Örneğin yaptığı resmin ne kadar güzel olduğunu söylemek HATA. Ceza vermenin doğru olmadığını biliyorduk da ödül vermekte HATA. Hatta aferin demek bile HATA.
Çocuğu ağlatmamak, ağladığında susturmak, dikkatini dağıtmak gerektiğini düşünürken baktık ki oda HATA. Yazar Aletha Solter’in İstanbul’da vermiş olduğu Seminer notları paylaşıldı geçenlerde sosyal medyada. Çıkan ana fikir “Ağlamak Güzeldir.” Bu konuda Blogcuanne “Ağlamak Güzeldir” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Ntv’den Esra Sert’te aynı başlıkla bir yazı ve öncesinde “Çocuğunuza Ödül Vermeyin” başlıklı başka bir yazı daha yazdı. Hepsi de çok iyi ifade edilmiş yazılar. En can alıcı noktalar, çocukların stres altında oldukları ve bunu boşaltabilmek adına ağlamaya ihtiyaç duydukları yönünde. Ve biz yetişkinlerin onlar ağlarken yanında olmak dışında birşey yapmamamız gerektiği. Ne dikkatini dağıtmaya çalışmalı, ne ağlama demeli, ne odasına göndermeli ne de ağlamanın yanlış olduğuna dair bir his uyandırmalıymışız. İşin ilginç yanı ise, stres sonucu vücutta biriken maddelerin ağlamakla atıldığı, bunun engellenmesi durumunda fiziksel ve psikolojik sorunlara olan yatkınlığın arttığı yönünde araştırmaların varlığı. Ve ben anladım ki öfke kontrolü konusunda çok hatalıymışız.
Aslında biraz sabırla çocuklarımıza doğru şekilde davranmamız mümkün. Ama ya bildiğimiz doğrular yanlışsa… İstemeden, bilmeden çocuklarımıza zarar veriyorsak. Kafamız karıştıkça okuyoruz, okudukça kafamız karışıyor. Yaman bir kısır döngüde dolanıp duruyoruz.
Ebeveyn olmak zor iş vesselam…
İlgili Yazılar :
Aslında çok fazla düşünüp okumamak gerek bence, insanın kafası çok karışıyor ve doğallıktan uzaklaşıyor. Çocuklar da tedirginliğimizi ve yapaylığımızı hemen hissediyor zaten. Bütün tezlerin bir de antitezi var. Biri diyor altı aylıkken yatağını ayır, biri diyor üç yaşına kadar beraber uyu. İkisi de hem doğru hem yanlış olabilir. Olay tamamen bizim çocuklarımızla nasıl mutlu, huzurlu, rahat bir yaşam sürebileceğimizle alakalı. ne yaparsak yapalım davranışlarımızın onların kişiliklerini nasıl yönlendireceğinden emin olamayız. sonuçta çok özgüvenli bir çocuk yetiştirmeye çalışırken çok narsist bir çocuk da yetiştiriyor olabiliriz farkında olmadasn. ya da ona aferin demeyerek, ne kadar akıllı olduğunu söylemeyerek “ben zaten aptalım yapamam” diye düşünen birisini de yaratıyor olabiliriz. en iyisi anam babam usulü:)))
BeğenBeğen
Bir yanım benimde öyle söylese de kendime döndüğümde içimde kalmış şeyleri farkediyor ve okumadan yapamıyorum işte. Ah bu çelişkiler…
BeğenBeğen
Perilievrene katiliyorum.. Uykusuz bebegim icin okumadigim kitap arastirmadigim internet sitesi kalmadi..o donem baktim fayda deil kendime ve stres yaparak kizima da yarar saglamiyorum. Hepsini biraktim.suan 5 aylik ve o kadar guzel uyuyor ki. Bn rahatlayinca kuzum da rahatladi.. Kizimla olmak icin cok iyi olan isimden ayrilmayi dusunuyorum 6 aylikken baslamam gerekecek.onun bu hallerini kacirmak istemiyorum.fatos hanim blogunuzu yeni yeni ama sıklıkla takipteyim. Kitap konusunda hassasiyetinizi ornek aliyorum ama sanki her yaptiginiz cocugunuza bise ogretmeli her oyun her jobisi vs gibi geldi okuduklarimdan. Su fislerle okuma ogretmeye calismak gibi. Ne bileyim cok gerekli midir 2 yasinda okumasi? Ekinin simdiden sanirim 40 kitabi var ama zamni gelmeyenlerle tabi.ama o dogal evebeynliginde faydali yonleri yok mudur acaba? Zaten okula baslayinca yaris ati gibi olacak cocuklar…sanki kendinizi biraz strese sokuyorsunuz gibi geldi bana..nacizane fikrim.
Sizi takip etmek cok keyifli.. Yazmaya devam..
BeğenBeğen
Bloğumu beğenmenize sevindim. Fişleri hazırlarken maksadım okuma öğretmek değildi. Akıllı Bebekler Akademisi kitabını okuduysanız -ki kitabın yazarı bana çok güven verdi- bu sadece beynin ilgili merkezini çalıştırmak için yapılan birşeydi. Öğretmek onun doğal sonucu olarak ortaya çıkan birşey. Zaten devam ettiremedik. İlk 2 yıl oğlumun yanında olduğum için bol bol vaktimiz oluyordu. Ama şimdi vakit bulamıyorum doğrusu. Böyle yazınca oğlumu çok zorluyormuşum gibi geliyor haklısınız. Ama inanın onun talep etmediği hiçbirşeyi yapmıyorum. Kitaplara kendisi çok ilgili. Hatta dün istediği kitabın hala gelmediğini söylediğimde ağlamasını zor durdurduk 🙂 Aslında bende okuyorum ama oğluma aksettirirken yüreğimin sesini dinliyorum 🙂
BeğenBeğen
ben hamileyken üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenci gibi çalıştım desem yalan olmaz…iki kitap hayatımı kurtardı,birisi bebek bakımında mucize çözümler(tracy hogg) diğeri hamilelik doğum ve bebek bakımı(ayşe öner).Bebek kitapla büyütülmez önerilerine kulak tıkadım,çünkü bir eğitimciyim ve eğitim bilim gibidir çoğu kuralı bellidir,ayrıntıları tartışılsa bile,bebeğim dünyaya geldikten sonra hiçkimseye danışmadan öğrendiklerimi uygulamaya başladım,tracy hogg un beslenme ve uyku taktikleri ile bebeğim 2 ay içerisinde belli bir düzene girdi,bu çocuk gazıyla hastaneyi ayağa kaldırabilir demişti doktorumuz ama günde 3-4 kere yaptığım gaz masajı ile (ayşe önerden öğrendiğim)sıkıntılı günleri atlattık,şimdi 18 aylık olan bebeğim için 2 yaş hazırlığı yapıyorum:))
bu arada blogunuzu sıkı takip ediyorum,tebrik ediyorum sizi..
BeğenBeğen
Ne güzel, bunu erken farketmişsiniz. Ben hamileyken hiç okumamıştım bu tarz kitapları. Hazırlıksız yakalandım. Kolik hakkında birşey duymamışken içine düştüm. Başıma geldikçe çözüm bulmaya çabaladım.
Bloğumu takip etmenize de çok sevindim. İstatistiklerde takip eden sayısını görebiliyorum ama böyle mesajla söylendiğine ete kemiğe bürünüyor ve mutlu ediyor beni 🙂
BeğenBeğen
Geri bildirim: Anne Sütü Üzerine… | Oğlumu Büyütürken
Geri bildirim: Memo ve Ay | Oğlumu Büyütürken
Geri bildirim: Çocuklarla El Ele Ebeveynlik | Oğlumu Büyütürken
Geri bildirim: Kreş Zamanı… | Oğlumu Büyütürken
Geri bildirim: Kreşte İlk Hafta | Oğlumu Büyütürken
Geri bildirim: Bedenim Bana Ait ve Çocuk İstismarı Üzerine… | Oğlumu Büyütürken
Geri bildirim: Anneler Günüm… | Oğlumu Büyütürken
Geri bildirim: Sır Versem Saklar mısın? | Oğlumu Büyütürken
Geri bildirim: Yağız’ın Eğitim Serüveni :-) | Oğlumu Büyütürken
Geri bildirim: Babaya Kitap… | Oğlumu Büyütürken